LinkedIn ve CV Gerçekten Önemli Mi?

Herkese selamlar! Bir süredir yoktum. Çeşitli dönemlerden geçtiğim sebebiyle yazma motivasyonu elde edememiştim. Geçenlerde ise bir arkadaşımın “Senin LinkedIn profilin çok mu yetersiz sanki” demesi üzerine, haftalar içinde etraflıca düşündüm ve bazı yazabileceğim fikirler oluştu. Bugün, statünüzden bağımsız olarak LinkedIn profili ve CV’nizin yetersiz gözükmesi ne kadar önemli bunu konuşacağız.

LinkedIn ve CV

Bilhassa çoğunluk tarafından önemli olduğu ve tersinin asla kabul edemeyeceği bazı durumlar var. Hemen somutlaştırmamız gerekirse; “Kardeşim onu bunu bilmem ben, LinkedIn profilin sağlam, CV’n kuvvetli olacak!!!”.


Bu düşünce biçimine hak veriyorum tabii ki fakat bazı anti durumlar var arkadaşlar. Bu yazıyı hangi tarihte okuyorsunuz bilemiyorum. Hatta ve hatta o zaman diliminde bizzat benim aktif bir LinkedIn hesabım var mı onu bile bilemeyebiliyorum. Sizlere bu gibi “showcase” ve gösterimlerin aslında bir önemi olmadığını anlatmak gibi bir hadsizlikte bulunacağım 🙂

Geçenlerde Hasan Minhaj’ın bir standup’ında(*1) komedyen olduğu gerekçesiyle LinkedIn profili olmadığını söyledi. Söylemi ise şuydu; “Bizim sektörde (komedide) buna ihtiyacım yok”. Beni tetikleyen ve bilgisayar başına geçirip bu yazıya başlatan şey de bu oldu aslında. Fakat biraz düşününce bunun sektör ve yapılan iş ile bir alakası olmasından ziyade; bir gösterime ihtiyaç olup olmadığının değerlendirilmesi düşüncesine itti. 

Kaynak: https://www.netflix.com/tr/title/81497808 55:25 sonrası

Kendi Değerini Bil

Kişisel gelişim ve psikanaliz kitaplarına yaraşır bir başlık olduğunun farkındayım. Bu izlenime çok kapılmamak adına konuyu hemen kaldığımız yere çekiyorum. Değerli okuyucularım, kaliteli bir LinkedIn profili, sonuna kadar dolu bir CV ve internetteki ayak iziniz bir işletmeye girerken sunduğunuz materyaller. Ben de bir işverenim ve insan kaynakları departmanım var. İşe alımlarda da tabii ki LinkedIn kaynak olarak kullanılıyor, bu yadsınamaz bir gerçek. Fakat şu da bir gerçek; profil bomboş dahi olsa, iletişim kısmına eklenen bir Github hesabı daha kritik olabiliyor. Hiçbir şey eklenmediğinde dahi isim soyisim Google’da aratılarak kişi hakkında bilgi sahibi olmaya çalışıyoruz. Doğru kişi profili en dolu olan kişi demek değildir. Doğru projelerde bulunmak, doğru kişilerle çalışmış olmak, iyi bir etiğe ve disipline sahip olmak, gelişime ve yeniliğe açık bir kişiliğe sahip olmak ve belki de en önemli kriterlerden biri başarılı işlere imza atmış olmak bilhassa önemlidir. Portföyünüzün olması, portföy olmasa dahi bir oturuşta saatlerce bilgi birikiminizi aktarabiliyorsanız zaten iş tamamdır.


Örnekleştirelim

Buna bir örnek de vermek istiyorum. Yaptığım işe tabiri caizse karşıt olan, bu sektörü terk eden veya aktif olarak bu tarafta çalışması a rağmen bu iş yapış biçimini sevmeyen insanlarla dolu bir grubun oluştuğunu gördüm. İfşa etmemek amacıyla isim vermeyeceğim fakat şu şekilde izah edelim; bir Discord grubu oluşturuluyor ve bu grubun amacı benim yaptığım iş tipini yermek 🙂 Bu işin tabii ki şaka kısmı fakat gerçeği de barındıran iğneli bir şaka diyebiliriz. Böyle bir oluşumu henüz açılma aşamasında yakaladığım için kendimi şanslı hissettim ve onların “1 numaralı düşmanı” (tabii ki abartı 🙂 olarak, bu tür işler yapan biri olmaktan da öte bir işveren statüsünde olduğum için gruba bir istekte bulundum. 1 akşam ekran paylaşımına katıldım, çıt pıt nabız yokladım. 2.akşam, bir grup insan ile bir ekran paylaşımı açtım, sabah 8 gibi ekran paylaşımını kapadım ve o süreç boyunca aralıksız konuştum. Akşamdan sabah kadar bir dizi insana teknik yaklaşımlardan tutun da işleyişe dair, nefes bile almadan bir çırpıda bilgi birikimimin yetebildiğim bir kısmını aktardım (*2). Öyle bir çırpı ki, saatler sürdü. Günün sonunda herkesin bakış açısı değişmişti ve “Aşırı Faydalı Adam” diye bir rol verildi 🙂 Bu tabii ki bağımsız bir topluluk fakat bunun bir iş & mülakat simülasyonu olduğunu düşündüğüm taktirde daha fazlasını İngilizce anlatabileceğimi ve aktarabileceğimi biliyorum. Kendi değerimi tanıdığım ve çizgimi çektiğim nokta da tam olarak bundan ibaret aslında.


Bunun bir benzeri de kısa kesmekle beraber ilk işe alım zamanında oldu. Yatırımcı firmamdan bir iş geliştirme uzmanı, kurucu ortak arkadaşlarım ve eleme süreçlerinden geçmiş 9 yazılımcı aday ile bir kuluçka merkezinin toplantı odasında, bir dönem yetiştirme usülü olmak kaydıyla işe alım yaptık. O gün şu şekilde gerçekleşti; ilk görüşmede birbirini ilk kez gören 9 kişi karşısında o dönem sunabileceğim tek şey bilgi birikimim idi. “Bu bir açık forum, sormak istediğiniz her şeyi sorun” ile başlayan toplantı yaklaşık 5-6 saat sonra bitti. Bitmesinin tek sebebi ise artık kurucu ortak arkadaşlarımın ve yatırımcımın oturuduğu sandalyede uyuya kalmaya başlamasıydı 🙂 Burda göstermek istediğim nokta şu; maddi bir imkan sağlayamıyorken alanında iyi insanların bir startup’ı tercih etme sebepleri benim onlara bir şeyler katabileceğimi ve bunu fragman niteliğinde kanıtlamam oldu. Aradan geçen yıllar içerisindeki eğitimim ve kişilerin kendi çabaları ve çalışmaları sayesinde bu arkadaşların bazıları mevcut olarak takımımda olan senior seviye yazılımcılara dönüştü 🙂

İşin benim ile alakalı olan bir kısmına geleceğim. Bazı zor süreçlerden geçtiğimi paylaşmıştım. Çok da açığa vermemek adına üstün körü anlatacağım bu sebeple sizlerden özür dilerim. Fakat anlatacağım kısımda, bir kaç hafta önce yaşadığım bir psikolojik durumdaki hissiyatlarım ve yaşanılanlar tamamiyle gerçek.

Bundan birkaç hafta önce çeşitli sebeplerle sektörde iş ilanları var mıdır, ben başka bir yerde çalışıyor olsa idim nerede çalışırdım, nasıl olurdu, ilk günümde ilk ayımda 6.ayımda neler yaşardım, hangi pozisyonlara başvururdum gibi çeşitli araştırmalar yaptım. Araştırma demek yanlış aslında. Toplamda yarım saat, çok ama çok üstünkörü baktım ve kafamda yer etti desem yeridir. Bu dönem içerisinde arkadaşım LinkedIn profilimin zayıf olduğunu söyledi. CV’me göz gezdirince güncel olmaması sebebiyle iş bulamayacağım gibi bir korkuya kapılmamı bekliyordu. En azından ben gözlerinde bunu sezdim. 

Kişi kendinden bilir işi diye bir söz vardır. Bu düşüncelere girince, kendime olan özgüvenim (ne kadar alçakgönüllü bile olmak istesem), çalışma ve bilgi birikimim sayesinde hemen yarın dahi çok rahat iş bulabileceğimi, dahası ortaklıklara girişebileceğime kalben inanıyor ve biliyordum. Direkt olarak ulusal çapta büyük firmalara başvurduğumu ve yurt dışında dahi bana verilecek sorumlulukların çok basit gelebileceğini düşünüp büyük ihtimalle 2.ayda HR ile görüşüp pozisyon ve sorumluluk arttırışı isteme ihtimalimin çok yüksek olduğunu kendimce düşünür oldum. Yazılım seviyesinde bile değil, bir yazılım takımını yönetme gibi lead bir seviyede veya en kötü* senior developer/full stack developer seviyesinde istediğim pozisyona girebileceğimden eminim. 


Bunu geçen gün arkadaşımla konuşumca “Bu özgüvenden istiyorum” diye bir söylemde bulundu. O saniye aklımdan geçen bunun bir özgüven değil; yıllar boyunca disiplinle çalışma sonucunda oluşan kümülatif bir bilgi birikim olduğuydu. Daha önceki yazılarımda kişisel gelişimin ne kadar önemli olduğundan bahsetmiştim. Bundan bahsedebiliyorum çünkü kendimde bunu görebiliyorum. Özellikle sıkıştığım ve zorlandığım bir dönemden de geçerken, bu disiplinimi bozmayıp, kendime olan inancımı kaybetmeyip sağlıklı mâkul ve uygulanabilir bir plan oluşturabiliyorum. 

Özetle

Dostlarım, bahsetmek istediğim şey temelde bu. Kendi değerinizi kafanızda biçer, aldığınız sonuçtan memnun olmadığınız taktirde bu çarpanınızı arttırmaya yönelik adımlar atar ve hiçbir zaman yetinmeyi bilmeyip her zaman arttırmaya odaklı olduğumuz sürece havalı paylaşımlara, güçlü üniversitelere, renkli CV lere ihtiyacımız yok. Her şeyden önce diksiyonumuz, sohbet edebilme yeteneğimiz, empati duygumuz, anlayışımız ve tabi ki diyalog içerisinde fikirlerimizi ve özellikle iş odaklı ise bildiklerimizi beyan edip paylaşabilme ve aktarabilme yetimizi geliştirdiğimiz sürece doğru işveren sizi işe alıyor olacaktır. Bizzat ben dahi an itibariyle işveren statüsünde olsam bile başka bir firmada çalışmayı düşündüğüm senaryoda şirket seçer durumda oluyorum. Bunun en büyük sebebi ise bilgi birikim. Şirketler aday eler çünkü doğru kişiyi bulmak isterler. Siz kendinizin doğru kişi olduğuna eminseniz şirket eleyin ve sizler için en iyi olanı seçin.

Dip Notlar

*1: Telif hakkı olmaması adına, Netflix, Hasan Minhaj: The King’s Jester. 55:25 – 56:00 arası 🙂

*2: Meraklısına, şimdi Discord mesajlarıma bakınca gördüğüm bazı konuları ek niteliğinde paylaşıyorum. Şayet bu alanda ilgili olanlar varsa buyrunuz efendim, en azından şu anda sadece anahtar kelime olarak bile paylaşıyor olsam yararlanalım; Navier strokes, Particle Based Fluids, Eularian fluid, mediation, waterfall, cohorts funnels, IL2CPP, Mono, Ghidra, Source Multiplayer Networking documents, Game Development Roadmap, GPU Vertex Animation, Alembic, Firebase, Redis, No-SQL, shadertoy, vulkan ve opengl, normal map generator, non-euclidean world, cloth ve verlet fiziği, Havok physics diye gidiyor 🙂