Girişimcilik 101: Nerden Başlamalı?

Herkese selamlar. Umarım iyisinizdir. Umarım aklınız berrak, geleceğiniz parlaktır. Sahi, geçmiş ve geleceğin üzerinde bu kadar duruyoruz da, e peki şimdi?

Hali hazırda bir girişimci olabilirsiniz, girişim kelimesine tamamen yabancı biri veya bir şeyler yapmak isteyen birisi. Veya en güzeli içinde kor bir alev olan ve bir şeyler yapmaya başlamak için doğru şartları bekleyen birisi olabilirsiniz. Sizler için bir şeylerin üstünde durmak istiyorum. Bebek adımlarıyla başlayalım.

Mevcut Durum Analizi

Her şeyden önce bir duraklamanızı, nefes almanızı rica ediyorum. Bir şeyler üretme, faaliyette bulunma durumunu seviyor olabilirsiniz. Bir işe girişmek istiyor olabilirsiniz fakat önce durum analizi yapmamız gerekiyor. Peki nedir bu durum analizi? Liste halinde benim de zamanında kendime sorduğum soruları yazacağım. Karşısında ise örnek olarak görmeniz amacıyla kendi cevaplarım yazıyor olacağım;

  • Hayatınızın hangi evresindesiniz? – Gençlik.
  • Yetkinlikleriniz, yetenekleriniz, öğrenme ve profesyonel olma derecesine gelebileceğiniz ilgi alanları nelerdir? – Bilişim, yazılım ve donanım sektörleri
  • Hayatınızın ne kadarını bir tutkunuza verebilirsiniz? Birkaç yıl boyunca bir işi yapmayı düşündüğünüzde beyniniz size hangi duyguyu tattırıyor? – Ciddi anlamda tamamını. Sağlığıma vermem gereken dikkat ve ilgiyi dahi işime vermekteyim
  • Feda edebileceğiniz şeyler nelerdir? – Gençliğim, özel hayatım, sosyal hayatım
  • Önem sıralaması. Burası biraz kritik; Sağlık>İş>Aile>Sosyal Hayat>Özel Hayat>Dini İnanç. Bu sıralamayı kendiniz için en önem arz edecek şekilde yapmalısınız
  • Kaos ve pes etme eşiğiniz nedir? – Sadece elden ayaktan düşersem 🙂
  • Motivasyona ihtiyacınız var mıdır? Şayet ki varsa bu motivasyon kaynağını kaybetmeniz durumunda yedek planınız nedir? – Motivasyona ihtiyaç yok. Dolayısıyla yedek plana ihtiyaç yok.
  • Hayatınızda ne kadar disiplisiniz? Sıkı bir disipline uyum sağlayabileceğinizi/(şayet sahipseniz) istikrarı koruyabileceğinizi düşünüyor musunuz? – İstikrar benim göbek adım 😎
  • Yapmak istediğiniz şeyin hayatınızdaki değeri nedir? – İnsana ulaşmak. Yegane amacım bu.
  • Ne zaman başlayabilirsiniz? – Olabildiğince erken (şirketimi 19 yaşında kurdum. Senelerdir eğitim almaya devam etmekteydim)
  • Yanınızda olmasını istediğiniz birileri var mıdır? Kurucu ortak, ekip üyesi… – Lise arkadaşlarım Ömer ve Ümit. Kurucu ortak olarak beraber kurduk, geliştirdik ve büyüttük.

Gelecek Hayalleri

Kendimize sorduğumuz temel fakat zor soruların ardından beynimizde ne yapmak istediğimiz, bunun yöntemi ve zamanı gibi hususlar az da olsa oturdu. Sıra gelecek planlarına geldi. Forbesa göre her 10 girişimin 9’u batıyor. Evet evet batıyor. Yani başarılı olma ihtimaliniz Forbesa göre %10. Diyelim ki stratejimiz çok sağlamdı, doğru koşullarda, doğru zaman ve ortamda işe yarar bir plan ile başladık ve devam ediyoruz.

Bu işin sonunda ne olacak? İşin sonunu henüz başlamadan belirlemeniz gerekiyor. Bu neden önemli değerli okuyucular biliyor musunuz, beynimizi şartlandırıyoruz. Belirsizliği ortadan kaldırıyoruz. Oyunun sonunu henüz oyun başlamadan belirliyoruz. Tıpki Batman Kara Şövalye filminde Joker’in repliğindeki gibi;”Her şey plana göre gittiğinde kimse paniklemiyor. Plan korkunç olsa bile“.

Hayır hayır bu Joker değil
Rahmetli Heath Ledger abimizden bahsediyorduk

Her girişimde bir değer arttırma amacı vardır. Satış işe tercihe bağlıdır. Yani değer arttırma kısmı işin operasyon gücünü arttırmak, hacmini arttırmak, hizmet edilen bölgeyi arttırmak, müşteri kitlesini, kazancı arttırmak şeklinde olabilir. Satış ise değeri arttırdıktan sonra talebe karşı oluşan bir tepkidir. İsteğiniz taktirde şirketinizin tamamını veya bir kısmını almak isteyenlere karşı harekete geçebilir, bu alış talebine satış ile cevap verebilir, hisselerinizi istediğinizce devredebilirsiniz.

Dolayısıyla bir Sabancı, bir Koç edasıyla satın alınan değil satın alan mı olmak istiyorsunuz, yoksa farklı bir planınız mı var?
Şimdi bu konuya açıklık getirip senaryoları masaya yatıralım. Şirket satışında çeşitli yöntemler ve uygulamalar olabiliyor.

Çoğunluk hissesi satın alınmasına rağmen, başka bir yazıda değineceğim çıkar çatışması (conflict of interest) sebebiyle satın alan firma sizin bir çalışan statüsünde şirkette birkaç ay, genellikle ise birkaç yıl daha çalışmanızı isteyebilir. İstemekten öte anlaşma ile kitliyor ve istifanızı engelliyor.

Başka senaryoda tamamen şirketten çıkmanızı ve ilgi ve alakanızın kalmamasını isteyebilir.

Yine başka bir senaryoda küçük hissedar olarak sizin şirkete bağlı kalmanız istenebilir.

Bu işin sonu hakkında aynı şekilde kafamızda bir şeyler oturduysa hemen devam edelim. Bu arada tam da şu noktada bir şeyi açıklığa kavuşturmak istiyorum. Oyunun sonunda ne yapmak istediğinizi bulamayabilir/bilemeyebilirsiniz. Bu aşama tabii ki şart değil. Fakat aha önce dediğim gibi, beklenti faktörünü ortadan kaldırıp beynimizi şartlamamız için şahsımca önemli bir adım.
Aynı “es geçmeyi” kendinize sormanız gereken soruların tamamına yapamazsınız. Bu kısmı gerçekten de şart olan bir durum zira başlangıcı düşünmediğinizde sağlıklı bir yapı kurmamış, dolayısıyla rastgele bir adım atmış oluyorsunuz.

Doğru Donanıma Sahip Olmak

Bir işi yapmak için yeterli yetkinliklere sahip miyiz diye hemen kendimize soruyoruz. Öyle ki hayatımızın tamamını çevreleyecek ve tüm ilgimizi ayırmamız gereken bir iş olacak. Bu işi sıkılmadan bunalmadan istikrar ve disiplinle yapmak için ise yapabildiğimizden emin olmamız gerekiyor. Şayet ki bulunmak istediğimiz sektör hakkında henüz yeterli bilgi birikime sahip değilsek önce edinmek için kendimize zaman ayırıyoruz. Çeşitli Youtube ve Udemy kursları, fiziksel kurslar, eğitim setleri, ufuk açmak ve doğru düşünmenizi sağlamak için kitaplar… Bu gibi kaynaklar eşliğinde donanımızı arttırıyor ve bu işe layık hale gelmeye çalışıyoruz.

Kaynak Yönetimi

Sektörde nasıl konuşlanacağımızı, neyi hangi yöntem ile yapacağımızı az buçuk bulduk. E peki sonrası nedir? Tabii ki kaynak ayrımı. Kaynak kelimesi çok genel bi tanım aslında bu yüzden ihtiyaçların belirlenmesi/toplanması, doğru ortam ve zeminin hazır hale getirilmesi, doğru anahtar kişilerin oyuna dahil olması gibi kavramların tamamını kapsar. Hemen somutlaştıralım.

Diyelim ki benim girişimim mobil telefonunuzda bir alışveriş sitesinde gezinirken ön kameranızı kullanarak göz takibi yapıyor. Hangi sayfalarda hangi ürünlere uzunca baktığınızı, hangi alanlarda takıldığınızı, nereleri es geçtiğinizi, hangi göz aksiyonlarından sonra bir kıyafeti satın aldığınızın takibini yapan bir sistem. İşin etik, uygulanabilirlik kısımlarını tamamen geçiyorum, rastgele bir sistem kuruyorum sadece (öyle ki telefonlarda kamera izni almak dert iken, özellikle bir de ön kameradan takibinizi sağlamak başlı başına bir gizlilik ihlali).
Önce bu işe başlamak için hayatımın doğru evresinde miyim, beni bu işe atılmaktan alı koyan bir durum var mı diyie düşnüüyorum. Uzun dönem askerlik, lise & üniversite devam zorunluluğu, hali hazırda çalışılan tam veya yarı zamanlı bir iş, aileye ve sosyal hayata karşı azalacak ilgi problem yaratacak mı gibi sorularla ne zaman başlanabileceğini saptamaya çalışıyorum.
Hemen sonra ihtiyaçlarım ne olacak, kaynaklarım nelerdir bunu düşünüyorum. Sistemin kendisi için bir web backend işlerinden anlayan bir yazılımcı, görüntü işleme tecrübesi olan bir yazılımcı. Sistemni tamamını kurmak için belki de bir yazılım takımı. E bir de bunun müşteri kısmı var. Hangi ticari kurum websitesinde gezinirken bu etik ihlali yapıp satışlarını arttırmaya yeltenecek kadar cesaretli? Kimlerle iş birliği yapabilirim? Ürünü geliştirdiğim durumda ben bunu satıp bir nakit akışı sağlayabilecek miyim?
Nakit akışı demişken finansallar devreye girer. Bunu yapmanın maliyeti ne olacak? Ne kadar sürede MVP (minimum işe yarar ürün diye çevirebiliriz) çıkar? Yazılımcılara ne kadar vermeliyim, yazılımı ne kadar sürer, iş geliştirme ve müşteri bulma ilişkilerinin operasyonel maliyetleri neler olacak. Benzer bir proje var mıdır, rakiplerim kimler olacak? Şayet rakip yoksa herkesin aklına gelebilecek bir girişim mi, ben yaparken başkalarının da birim zamanda bunu yapıyor olması, beni nasıl etkiler… Bu gibi bir kaç belirleyici faktörleri hemen hallediyoruz. Bknz;

“Evet bunun için ben dahil 2 yazılımcıya daha ihtiyacım olacak. MVP için ortalama 2 ayda hallederiz. Müşteri ilişkileri MVP olduktan sorna başlayabilir. 2-4 ay arası yatırım ve ilk müşteri bulma deseeeeeek hmmm……. Ben para almam, yazılımcılarla freelance ya da stock optiondan ziyade hak edileni neyse sağdan soldan bulup hallederiz. Kişi başı 20K net desek, ordan da bi Kosgeb desteği, Tübitak desteği alırsam başlangıç sermayesinin tamamını yazılımcılara kullanırım. Güzel güzel raya oturuyor… Takip verileri ve kameradan alınan ortamı veri tabanında saklamadığımız bir senaryoda KVKK gereğince bir problem çıkmıyor. Sadece analiz değerlerini tutuyoruz. Dolayısıyla işin satış tarafında buradan girip arkaplanı bu şekilde gösterebilirim. İlk müşterim yabancı olursa Türk kökenli firmaların önüne daha iyi çıkıp bakınız zaten yurt dışında kullanılıyor diye gösterir ve ilgilerinin çekilmesini sağlarım. O halde hemen gerçekten de hem Türkiye’de hem de yurtdışında bu işi yapan bir firma var mı diye iyi bi araştırıyım…”

Gördüğümüz gibi insanın kendi kendine konuşması ile bile ilk adımı atmanız için gayet yeterli.

*Yazılımda plastik ördek metodu. Bir probleminiz varsa bunu hayali bir plastik ördeğe anlatın ve hatayı çözün metodolojisi


Zira oturduğunuz yerden işiniz için yaptığınız, düşünmek ve tasarlamak haricinde ilk gerçek eylem pazar araştırması yapmak oluyor.

Planlar, Projeksiyonlar, Tablolar…


Evet bu noktada kilometre taşlarımız, yalın(/lean) canvaslarımız, kanban, SWOT analizi gibi planlar, projeksiyon ve tahminler devreye giriyor.

Bu aşama girişimcilik 101’in kimisine göre kapsamı dahilinde değil. Öyle ki bu aşama es geçilip ekip oluştuktan sonra bir sisteme bağlanabilinir. Zira bunun benzer bir amacıyla güdülen hali ile kendimize sorduğumuz ve ön araştırma yaptığımız aşamada karşılaşıyoruz. En başta kendimize sorduğumuz sorular aslında farkında olmadan problemi, farkınızı, rekabet durumunuzu, hedef ve müşteri kitlenizi,yönteminizi, gelir gider tablonuzu, yapılacaklar listenizi, fırsatları, güçlülük ve zayıflarımızı görmemiz için birer adım idi.

Biraz radikal bir söylem olacak belki, belki de ben geleneksel bir girişimciyim bilemiyorum. Ben de tüm hepsini yaptım fakat bu yöntemlerin bazı tipteki işletmelerde/startuplarda geçerli olmadığını görüyorum.
Evet belki tüm programlarda, eğitimlerde, öğretilerde fikirden hemen sonraki adım olarak kağıt kalem alıp bir şeyleri şekillendirmenizi ister bunu gayet farkındayım. Fakat dediğim gibi, bunun sırası ve yoğunluğu değişkenlik gösterebiliyor. Hiç uğraşmak istemiyorsanız adhi (çok önermem fakat saygı duyarım) en azından terim olarak ne gibi şeyler yapılır başlangıçta bilmenizde fayda var.

Sahaya Çıkmak

Kafada oturan şeyler var. İşin ne olacağı belli. Daha gerçekçi adımlar atmamız gerekiyor. Network yani çevre edinmek bunun bir yöntemi. Alanında duayen insanlarla iletişime geçebiliriz. Hayali girişim fikrimizi devam ettirecek olursak; böyle bir ürün kullanılır mı diye bir pazar yerinin CEO’suna ulaşmayı deneyip, sabah rutini gereğince fırından poğaça alırken “Aaa sizi biliyorum, x yerinin CEO’sunuz. LinkedIn paylaşımlarınızı severek okuyorum. Lütfen devam edin günüme neşe katıyor” gibi bir hatırlatıcı ve ilgi bırakıcı bir cümle ile isminizi dahi söylemeden selam verebiliriz. İkinci hafta selamlaşmalar ve gününüz nasıl gidiyorlar devam ederken, üçüncü haftada “Ya aslında benim de bir girişim fikrim var biraz da sizin sektörle alakalı, müsaitseniz bi 2 dakikalık kahve içebilir miyiz” ile doğru kişiye doğru şekilde ulaşıp fikrini alabilir, böyle bir ürüne karşı ilgisi olup olmadığını öğrenebilirsiniz.

İnsan Kütüphanesi Edinin

Benim çok uzun zamandır mottom bu. “İnsan kütüphanesi edinin” şu demek; olabildiğince çok insanla tanışın. Öyle ki kimin size ne katabileceğini asla bilmiyoruz. Bahsi geçen CEO arkadaşımız belki de devlet destekleri aşamasını geçip size direkt olarak tohum yatırım yapacak kişi olabilir. Başkasına yönlendirebilir veya hiçbir şey de çıkmayabilir. Bu kumarın güzel yanı tam olarak burada, asla bilemiyoruz.


Çevre edinmek, alanında duayen ve ilgili kişilere ulaşmak, yol yordam hakkında yorum almak kötü bir şey değil. Burada bir çekinceye parmağımı basmak istiyorum. Yıllardır girişim fikri olan ve bunu insanlara anlatmaya çekinen hatta tabiri caizse korkan ve sandığı üzere bu fikrinin “çalınabileceğini” düşünen bir çok kişiyle tanıştım. Bir çok insan şunun farkında olmasına rağmen yine de böyle bir tabu mevcut; “Önemli olan fikir değil, eyleme geçmektir”… Yahu madem bunun farkındayız, neden bu korku. Bireysel (kurumsallarda ne yazık ki bütçe takım ve efor harcanıp proje fikirleri *çalınabiliyor*) hiçkimse sizin bir fikrinizi alıp aa dur hayatımı tren rayına sokuyum da bakalım bi nasıl olacak demiyor. İnsanlar kendi isteklerine karşı bile bu kadar isteksiz, şevksiz, tutkusuz ve cesaretsiz iken sizin hayaliniz gerçekten de başkasını bu işe soyunmaya yetecek kadar heyecanlandırmıyor. Dolayısıyla rica ediyorum, bu korkuyu bir kenara bırakalım.

Türkiye girişim ekosisteminde birileri size tecrübelerini para karşılığı vermek istiyorsa o kişiden uzaklaşın. Tecrübelerini sizleri aydınlatmak için paylaşıyorsa yapışın, alabildiğiniz her şeyi alın ve hemen başka bir insan arayışına geçin. Öyle ki girişimci biri zorlukların farkında olduğu için bu işe ciddi olarak başlamak isteyen hiçkimseye mani olmak, engellemek ve zor yoldan gitmesine sebep olabilecek yanlış tüyolar vermez. Bu yolda adım attığımız süre boyunca işin insani boyutunu görüyor ve “Akli melekeleri yerinde olan hiçkimse bu işi yapmasın, başka seçeneğiniz kalmadı ise girişimci olun” edasıyla bakıyor. Siz bu işe başlamamış birisi olarak karşınızdaki bu kişiye her halükarda bunu yapabileceğinizin samimiyetini ve güvenilirliğini verdiyseniz işte o zaman tüm kapılar açılıyor.
Türkiye ekosistemi gerçekten de çok yardımsever. İnsanların yardım etme isteği, kuluçka merkezleri, fiziksel veya online düzenlenen ücretsiz kurs ve eğitimler, rakip olarak gördüğünüz firmalar dahi evet.

Örneklem ve Gözlem: Doğru Ortamda Bulunmak

Biraz fikir aldık, işin uygulanabilirliğini ve sürdürülebilirliğini sınadık. Bir sonraki adımımız artık gerçek bir adım. Taşınmak! Evet, artık sizi zincirleyen bağımlılıklarımızdan kurtulup belirli bir disiplin ile taşınmalısınız. İyi de Eşref, nereye?
Ortam ortam ortam diyoruz peki ne bu ortam harbiden? Diyarbakırda doğmuş ve büyümüş birisi olarak, organize sanayi bölgesi dışında üretimin olmadığı bir şehirde, bir kuluçka merkezi, girişim, aileden özerk bir şirket kurma isteği ne kadar absürt kaçıyor sadece düşünmenizi istiyorum 🙂 Nasıl ki bir çiçeğin yeşermesi ve meyve vermesi için doğru koşullar gerekiyorsa, bizlerin de doğru koşullara ihtiyacı var. Koşullar neyi sağlıyor gelin birlikte bakalım. Örnek vermek gerekirse, daha önce de bahsi geçen bir “kuluçka merkezi” terimimiz var değil mi? Tanımı gereğince; “girişimcilere fikirlerini hayata geçirmek ve onları geliştirmek için maddi ve manevi destek sağlayan iş geliştirme merkezleridir.” olan bu merkezler bizlere ortam sağlıyor. Türkiye’nin büyükşehirlerinde başta olmak üzere bulunan bu işletmelre kimi zaman bir üniversitenin, kimi zaman bir bankanın, kimi zaman direkt veya dolaylı olarak kamu/devlet kurumlarının, kimi zaman tamamen özel firmaların olabiliyor. Bazıları tamamen ücretsiz destek olabilirken bazıları girişim fikrinizde hisse karşılığı hak talep edebiliyor.
Kuluçka merkezi, hızlandırma programları gibi bu yerler bir çok açıdan önem arz ediyor. Öyle ki sağınızda solunuzda girişimlerin büyümesini, yatırım almasını, çalışma stillerini, yeri geldiğinde küçülmesini ve batışını gözlemleyebiliyorsunuz. Bir referansımız, örneklemimiz, dayanağımız oluyor. Sonraki adımlardaki, farklı fazlardaki girişimleri görüp kendinizle kıyaslayabiliyor ve belki de yeni amaçlar edinebiliyorsunuz. Yeri geldiğinde amacınızı değiştirmenize (pivot) sebep olabiliyor.

Ekip

Ekip konusunun sırası çok değişken. Öyle ki fikir henüz oluşturulma aşamasındayken bile bir arkadaşınızla beraber bir fikriniz olabilir. Veya benim bu sıraya koyduğum üzere, bir kuluçka merkezinde de kurucu ortak veya ekip arkadaşlarınızı bulabilirsiniz. Genellikle burada bulunan insanların kendi girişimleri var, neden benim fikrime dah,l olmak istesin ki diye düşünmeyin. Herkes başarılı olamıyor. Batışa doğru giden girişim sahipleri beğendiği bir fikre, yan masadaki arkadaşının projesine dahil olmak isteyebilir. Öyle ki bu gözler bunu çok gördü. Aynı şekilde bizzat kendisi olmasa da çevresinde ilgili kişiler bulunabiliyor.
Şimdi ekip kelimesini 2’ye ayırmak istiyorum. Ticaret kanununda bir geçerliliği olmayan “kurucu” etiketi ile birlikte gelen kurucu ortak ve ekip üyesi. Bu aşamayı anlatmak biraz absürt çünkü herkes için farklı bir süreç işliyor. Kurucu ortak nerden bulabilirim sorusu başlı başına bir muamma. Tamamen tesadüfen, bulunduğunuz ortamda, dolaylı ilişkiler aracılığıyla veya kurucu ortak bulma etkinliklerinde bulabilirsiniz. İşin zor kısmı ekipte. Karmaşa olmaması adına, önemli ve belki de en kritik paya sahip olan kısım kurucu ortağınız. Doğru işi yanlış kişiyle yaptığınız taktirde hüsrana uğrama ihtimali çok yüksek. En iyi senaryoda kötü bir verim ve gelişimle iş devam eder.

Ekip üyesi kısmı ise işin devamlılığı ve stabilitesi için gerekli nihai mihenk taşı. Yeri geldiğinde şayet fikrinizin ilk üretim kısmı sizin profesyonelliğinize girmiyorsa ilk üretim aşaması.

Burada 18 kişilik, herkesi tek tek seçtiğim bir ekibi olan, ortalama çalışan süresi 2.2 yıla, çalışan bağlılık yüzdesi %92 gibi özellikle bu dinamik sektörde çok başarılı bir ekip kurulduğunun göstergesi olan bu metriklere sahip bir kardeşiniz olarak bir beyanda bulunmak istiyorum.
Arkadaşlar, mevzu ortama uyum sağlayabilecek ve sorun çıkarma riski en az olan, aynı zamanda bir şeyler öğrenebilir seviyede (şayet öğretmek için bilgiye sahipseniz) birini işe almak. Performans beklemeyin, güvenilirlik ve liyakat bekleyin. Performans ve verim arttırılabilir değerler. Siz günün sonunda kişi elemiyorsunuz. Uygunluk arıyor ve ortam oluşturuyorsunuz. Ortam oluşturmak bu işin olmazsa olmazı. Belki de bir çok girişimcinin, kurucunun görmezden geldiği ve sonucunun ekibin dağılması ile sonuçlandığı deneyimler. Dolayısıyla anahtar nokta doğru ortamı oluşturmakta.
*Yeri gelmişken bir kaç mükemmel kaynak paylaşmak istiyorum, kaynaklar İngilizce o yüzden affediniz 🙂 ;



Ek olarak Türkiye’nin önemli iş insanlarının belgesellerini izleyiniz. Benim bir numaralı favorim, rahmetli saygıdeğer Sakıp Sabancı, Vehbi Koç, ortak anıları, Suna Kıraç, Abdullah Kiğılı, Mehmet Zorlu, Hüsnü Özyeğin ve daha niceleri… Lütfen izleyin, araştırınız.

Kervan Yolda Düzülür (mü?)

Beraber çalışacağımız insanları az buçuk belirledik. E hadi o halde işe koyulmaya! Ürününüzü, projenizi geliştirin, Argesini, üretimini, tedariğini, tasarısını yapın. Bu kısım işin uzun ve çetrefilli olan kısmı. Çünkü bu aşamada artık bir organizasyon olarak, yaşayan canlı bir kültür olarak bir çıktı sağlamanız gerekiyor. Çıktı sağlamamız için de girdiler olmalı öyle değil mi?

Daha önce bahsettiğimiz planlar ve projeksiyonlar vardı ya, heh işte değerli okuyucular onun daha sabit ve kesin bir şekilde şekillendiği yer aslında burası. Neden biliyor musunuz, ekip olarak bir şeyleri karar verdiğinizde çalışanın işe olan sahipliği, bağlılığı artıyor. İşi benimsiyor. Bu bir taktik. Bunun yanı sıra yol haritası daha keskin bir şekilde görülebiliniyor. MVP aşamasına henüz başlanmamışken bunların tasarlanması bu sebeple *bazı senaryolarda* daha iyi olabiliyor.

Girişimcilik 101 aslında bu. Bu aşamaya kadar bir işe atılma isteğimizin ne kadar gerçekçi oluşunu, şartların buna el verişli oluşu veya elverişli hale gelişinin uygulanabilir oluşunu, fikre sahip olmamız gerektiğini, bu işi nasıl bir ortamda ve hangi şekillerde devam ettirmemizi istediğimizi, bunun sonunda ne olmasını istediğimizi, bu fikir doğrultusunda kendimizi geliştirmemiz gerektiğini, iş fikrinin detaylarını beynimizde veya kağıtta şekillendirmemiz gerektiğini, ihtiyaç listesi ve kaynaklarımızı ayırmamız gerektiğini, insanlarla iletişime geçip ortamımızı fırsatlarla doldurmamız ve bunlara ulaşmamız gerektiğini, doğru ortamlarda takılıp, doğru eğitimleri alıp, girişimlerin işleyişini gözlemleyip kendimize ders ve yol yordam çıkarmamız gerektiğini, bu yolda beraber yürünecek arkadaşların seçilmesi gerektiğini gördük.

Eveeeet bu noktaya kadar çok güzel geldik, asıl iş bundan sonra başlıyor… Daha ürün oluşturumu, yatırım ve sermaye arayışı, müşteri edinimi, sektörde tanınırlık, partnerlikler, departmanlar, organizasyon yöentimi, tatilsiz geçen yıllar, yoğun ve aralıksız psikolojik sancılar, her takım arkadaşınızın sorununa üzüntü duymak, mutluluğuna sevinmek, gelir akışını sağlamak ve bunu korumak, yıl bazında şirket büyüme oranını pozitifte tutmak, değerinizi ve ederinizi arttırmak, vergilerinizi ödemek, devletin ekonomi ve ticaret kanunundaki değişiklikleri takip etmek, girişim dünyasından asla kopmamak ve ne olursa olsun sıkı çalışıp üretimi asla bırakmamak, öncü ve lider olarak kalabilmek… Daha niceleri bizi bekliyor.

Bir şeye öncülük etmek, yönetmek demişken;

Kaynak: https://ms.hmb.gov.tr/uploads/2019/09/012.pdf

Farklı bir yönetici profilleri kuramı ise;

Rensis Likert’in Yönetim Sistemleri


Girişimlerin çoğunun batışı ya ekip dağılmasıyla ya da finansalların sıkışması sonucu paranın bitmesi sebebiyle yaşanır. Parayı ve insanı yönetmek bu işin hem en insani, hem de en robotik, kusursuz olması gereken bir gerekliliğidir. Korumanız gereken çok ince bir çizgi var.